Modern çağın hastalığı:D vitamini eksikliği
29 Ekim 2012 / NURSEL DİLEK
Daha fazla kapalı alanlarda yaşıyor, mesaimizin çoğunu ofiste geçiriyoruz. Kanser korkusuyla yüksek faktörlü koruyucular kullanıyor, güneşten yeterince faydalanamıyoruz. Toplu olarakD vitamini eksikliğine yakalandık, haberiniz olsun!
Fatma Kaya, Elazığ Keban’da yaşıyor. 62 yaşında. Tiroid hastası. Yıllardır vücudundaki geçmeyen ağrılardan şikâyetçi. Özellikle kol ve ayaklarındaki ağrılar yüzünden namaz kılamaz hâle gelmiş. Fizik tedavi görmüş ancak onlar da kâr etmemiş. Birkaç yıl bu ağrılarla yaşamış. Ta ki oğlu Ali Kaya bir internet sitesinde kemik ağrılarının D vitamini eksikliğiyle ilgili olabileceğini okuyana dek. Birkaç dakikalık kan tahlili neticesinde çıkmış sonuç. D vitamininin eksik olduğu tespit edilmiş. Şimdilerde dışarıdan D vitamini takviyesi alıyor. Yılda iki defa iğne vuruluyor. Ağrıları ise eskiye nazaran çok daha az.
Muhsin Tokgöz bir doktor. Eşinin rahatsızlanması üzerine romatoloji, ortopedi ve fizik tedavi gibi birçok bölüme başvurmuş. Ancak doğru teşhise bir türlü ulaşamamış. Aylar sonra şikâyetlerinin gerçek sebebi, yaptırdıkları basit bir kan testiyle ortaya çıkmış: D vitamini eksikliği!
Emine Demir, 58 yaşında. Kemik erimesi hastalığı var. Ayrıca parmaklarında ve kafasında gözle görünür şişmelerden şikâyetçi. O da hastalığının sebebini bir türlü bulamamış. Göz doktoru oğlu Can Demir’in tavsiyesi üzerine D vitamini ölçümü yaptırmış. Çıkan sonuç şaşırtıcı. D vitamini vücudunda neredeyse hiç yokmuş. Kendisine damla verilmiş. Beş aydır damla kullanan Emine Demir, kafasındaki şişliklerin azaldığını söylüyor.
Genç-yaşlı pek çoğumuz yorgunluk, stres ve kas-kemik ağrılarından şikâyetçiyiz. Ancak sorunun nereden kaynaklandığını bir türlü bulamıyorsanız D vitaminine baktırmakta fayda var. Görüştüğümüz hastaların şikâyetleri farklı; ama ortak noktaları D vitamini eksikliği. Ancak dinlediklerimizin çoğu böyle bir vitaminin varlığından bile bihaber. Zaten birçok doktor ve hasta, D vitamininin insan sağlığı üzerindeki önemini yeni yeni fark ediyor. Neden mi?
Bu vitamine daha önce kemik sağlığı açısından dışarıdan alınması gereken bir vitamin gözüyle bakılıyordu. Son araştırmalar, D vitamininin öneminin, bugüne kadar bilinenden çok daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu vitaminin insandaki 200’den fazla geni etkilediği, bu genler arasında kanser ve bağışıklıkla ilgili hastalıklarla bağlantılı olanların da bulunduğu anlaşıldı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Dağdelen, D vitamininin ilk tanımlandığı günden beri kendilerini şaşırttığına dikkat çekiyor: “İlk tanımlandığından beri bizi üçüncü kez yanıltıyor. İlk yanlışı, ‘vitamin’ dediğimiz zaman yapmışız. İkinci yanlış, sadece kemik sağlığı için gerekli olduğunu sanmamız. Üçüncüsü de modern yaşam tarzından en çok etkilenen vücut bileşeni, bunu da pas geçmişiz. O yüzden şunu söylemek yanlış olmaz. D vitamininin insan sağlığı üzerindeki önemini yeni fark ediyoruz.”
Geçtiğimiz günlerde Antalya’da düzenlenen 14. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi’nin de en önemli başlıklarından biriydi D vitamini. Uzmanlar, son derece yaygın biçimde ortaya çıkan D vitamini eksikliğinin giderek arttığına dikkat çekti. Öyle ki hastalık dünyada 1 milyardan fazla kişide bulunuyor. Türkiye’de ise her üç erişkinden ikisinin D vitamini eksik. Eksiklik genelde gençlik ve orta yaş döneminde çok fazla fark edilemiyor. Ancak kanda ölçümle saptanabiliyor. Rahatsızlık, yaş ilerledikçe ve D vitamini eksikliği derinleştikçe, kaslarda güçsüzlük, sık düşme ve geceleri özellikle kramplar ve yaygın vücut ağrıları gibi silik şikâyetlerle kendini gösteriyor. Doç. Dr. Selçuk Dağdelen, D vitamini eksikliği için “Modern çağ hastalığı” ifadesini kullanıyor. Sebebi ise D vitamini eksikliğinin bağırsak hastalıkları, romatoid artrit, MS, diyabet, birçok kanser çeşidi ve kalp hastalıklarının oluşmasındaki rolü.
Vitamin mi, hormon mu?
D vitamini, klasik vitaminlerden farklı olarak vücutta sentezleniyor. Uzmanlar, bunun vitamin mi, hormon mu olduğu konusunda ikileme düşüyor. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, D vitaminini “Her iki işlevi üstlenmiş müthiş bir sağlık desteği” şeklinde tanımlıyor. Yetişkin bireyin günlük 400 ila 600 ünite arasında değişen D vitamini alması gerekiyor. Yaygın kanının aksine, süt ve süt ürünleri bu ihtiyacı karşılamıyor. Haftada iki kez deniz balığı tüketilmesi, bu balıkların da somon ve uskumru gibi yağlı olması gerek. Ancak D vitamini için en doğal ilaç güneş. Öyle ki güneş ışığı D vitamini için olmazsa olmazlardan. Çünkü D vitamininin yüzde 90’ı güneş sayesinde alınıyor.
D vitamini eksikliğinin en önemli sebebi yeterince güneş alamamak. Bundan dolayı, mesai saatlerini ofiste geçirenler risk altında. Uzmanlara göre tek çözüm her gün 10-15 dakika güneş molası vermek. Üstelik güneşin temas edeceği cilt yüzeyi tesettürlü kişileri zorlamayacak derecede makul. İnsan metabolizması için gerekli D vitamininin sentezlenmesi için vücudun yüzde 6’sının, yani el, yüz ve kolların minimal kızarıklık oluşacak şekilde doğrudan güneş görmesi gerekiyor.
İhtiyaç duyulan günlük D vitamini, bebek, çocuk ve 50 yaşın altındaki erişkinler için 200, 50-70 yaş arasındakiler için 400, 70 yaş üzerindekiler için 600 ünite. Bütün vücudun çıplak olarak hafif pembeleşecek kadar güneşe maruz kalması, 10-25 bin ünite arası D vitamininin alınmasına eşdeğer. Bu rakam, D vitaminine en fazla ihtiyaç duyan yaşlıların günlük ihtiyacının yaklaşık 20-40 kat fazlası. Ayrıca D vitamini yıkıma uğrayan bir molekül ve 21 günlük yarı ömre sahip. Yani, yazın güneşlenerek vücutta D vitamini sentezini uyarmak ve kışın kullanmak üzere depolamak mümkün değil. Çünkü D vitamini kısa ömürlü bir vitamin. Bundan dolayı yıkımı ve yapımı dinamik olması sebebiyle sürekli alınması gerekiyor. D vitaminine en çok ihtiyaç duyan yaşlılarda dahi, sadece el, yüz ve ön kolların haftada 2-3 defa, pembeleşmeyecek kadar güneş ışığı alması yeterli. Yani başörtülü ve işi gereği kapalı bir mekânda mesaisini geçiren kişiler için günlük 10-15 dakika güneşlenmek kâfi.
Koruyucuları dikkatli kullanın!
D vitamini noksanlığının yaygınlaşmasında, güneşten koruyucu krem ile yağların kontrolsüz ve bilinçsiz kullanımının da sorumlu olabileceği düşünülüyor. Koruyucu kremler, özellikle yüksek oranda koruma sağlayanlar, ciltteki D vitamini üretimini neredeyse tamamen durduruyor. Dermatologlar güneş koruyucuları eksik etmemek gerektiğini söylerken, endokrin uzmanları koruyucu krem kullanımının D vitamini eksikliğine yol açtığı kanaatinde. Ortak kanı ise güneşin zararlı olabileceği saatlerde güneşlenmekten kaçınmalı; ama günlük en az 10-15 dakika da olsa güneşten faydalanmalı. Ayrıca yılda sadece bir-iki hafta sabahtan akşama güneşte kalıp bronzlaşmanız veya simsiyah olmanız D vitamini üretimi için pek makbul bir durum değil! Çünkü cilt karardıkça cildin D vitamini üretim kabiliyeti azalıyor. Yani kısa aralıklarla sık sık güneşlenmek cildimize D vitamini ürettirebilmek açısından daha doğru bir davranış biçimi. Peki, güneşlenemeyenler, güneşe alerjisi olanlar ne yapacak? D vitamini eksiğini nasıl kapatacak?
Eğer güneşlenme imkânınız yoksa D vitamini desteklerinden istifade edebiliyorsunuz. Ancak kandaki D vitamini seviyesini ölçmeden, yani doktor tavsiyesi olmadan asla alınmamalı. Çünkü fazlasının bebeklerde zihinsel ve fiziksel geriliğe, çocuklarda boy kısalığına ve zehirlenmelere sebep olduğunu söylemekte yarar var.
D Vitamini eksikliği tanısı
D vitamini eksikliği ve yetersizliği tanısı kandaki D vitamini (25OHD) düzeyleri ile konabilir. 30 ng/ml üzeri normal 20-30 ng/ml arası D vitamini yetersizliği 20 ng/ml altı D vitamini eksikliği olarak tanımlanır.
D vitamini düzeyi kimlerde bakılmalı?
Yatağa ve eve bağımlı kişilerde. Bakımevleri ve huzur evlerinde kalanlarda. D vitamini eksikliği ve yetersizliğine yol açabilecek bir hastalığı olanlarda. Osteoporozu olanlarda Düşük travmalı kırık öyküsü olanlarda (örneğin ayakta dururken düşenlerde). Kan kalsiyumu düşük (Hipokalsemisi) olanlarda Kan fosforu düşük (Hipofosfatemisi) olanlarda. D vitamini metabolizmasını etkileyecek
ilaçları kullananlarda.
D vitamininin vücuttaki fonksiyonları
İnce bağırsaklardan kalsiyum ve fosforun emilimini düzenleyerek kemik büyümesi, sertleşmesi ve tamiri üzerinde etkili olur. Raşitizmi önler. Böbrek hastalıklarında düşük kan kalsiyumu seviyesini düzenler. Postoperatif kas kasılmalarını önler. Kalsiyumla birlikte kemik gelişimini kontrol eder. Bebekler ve çocuklarda kemik ve dişlerin normal gelişme ve büyümesini sağlar.
D ViTAMiNi HANGi HASTALIKLARI ÖNLÜYOR?
Tip 2 diyabet ve depresyon:
Şeker hastalığı olmayan 65 yaş ve üzeri bir grup hastada yapılan çalışmada günlük 700 IU D vitamini + kalsiyum alan kişilerde, almayanlara göre açlık kan şekerlerinde daha az bir artış görülmüş. Norveç’te yapılan bir çalışmada ise haftada yüksek dozda D vitamini alan grupta depresyon belirtilerinde ciddi düzelmeler tespit edilmiş.
Kalp hastalığı:
Framingham Heart Study’nin yaptığı araştırmaya göre D vitamini seviyeleri düşük olan hastalarda (15’in altında) kalp hastalığı riski yüzde 60 daha fazla bulunmuş. Bir başka çalışmada da 4 yıl süreyle takip edilen kadın ve erkeklerde D vitamini düşük olanlarda hipertansiyon riski üç kat daha fazla bulunmuş.
Kırıklar ve düşmeler:
D vitamini kalsiyum emilimine yardımcı olarak kemik sağlığında önemli rol oynuyor. D vitamini kas gücünü artırarak teorik olarak düşmeleri de önleyebiliyor. Birçok çalışmada düşük D vitamini seviyeleri ile artmış kırık riski arasında ilişki bulunmuş. Günlük 800 IU D vitamini takviyesinin kalça kırıklarında yüzde 20 azalma sağladığı tespit edilmiş.
Otoimmun hastalıklar ve grip:
D vitamininin bağışıklık sistemini düzenleme rolünden dolayı Multiple Sclerosis (MS), tip 1 diyabet ve tiroid hastalığını önlediği düşünülmekte. Bilim adamları kış aylarında D vitamini yetersizliğinin grip salgınlarına sebep olduğunu öne sürmekte.
Kanser:
Birçok çalışmada düşük D vitamini seviyeleri ile artmış kanser riski arasında ilişki bulunmuş. Özellikle kolorektal (bağırsak) kanser için kuvvetli deliller var. Creighton Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada kanda D vitamini seviyesi yüksek olanlarda bağırsak kanseri oranı yarı yarıya daha az görülmüş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder