13 Şubat 2013 Çarşamba

Devlet otoritesinin Moğolca'sı-Murat Bardakçı


TARİHİN yanısıra dil konusundaki yayınları, özellikle de Türkoloji neşriyatını takip etmeye çalışırım.

Kolayca ulaşılabilecek yayın sayısı, bazı akademik dergilerin son senelerde internete verilmesi sayesinde artık daha da arttı. Yabancı üniversitelerin linklerindeki eski kolleksiyonlarından da üye olduktan sonra bazen serbestçe, bazen de küçük bir meblâğ ödeyerek istediğiniz araştırmayı indirebiliyor ve merak ettiğiniz yayınlara rahatça sahip olabiliyorsunuz.
Bundan birkaç ay önce farkettiğim bir dergi var: Erzincan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün yayınladığı "Turkish Studies"...
Dergiyi takip ediyorum ama isminin neden iki dilde yani Türkçe ve İngilizce değil de sadece İngilizce olduğunun sebebini bilmiyor ve yayıncıların bir bilim adamı için henüz çok genç sayılabilecek yaştaki bazı hocalara sık sık armağan kitapları çıkartmalarının esbâbını anlamıyorum...

ORTAK KELİMELER
Her neyse... Turkish Studies'in geçen sayısında, Prof. Dr. Tuncer Gülensoy'un "Moğolca ve Türkçe'de Yaşayan Benzer Sözler Üzerine" başlıklı bir makalesi vardı. Moğolca'nın Türkiye'deki çok önemli hocalarından olan Prof. Gülensoy, makalenin girişinde Avrupalı bazı dilcilerin karşı çıkmalarına rağmen pekçok Türkoloğun Moğolca ile Türkçe'nin Ural-Altay Dil Ailesi'nin Altay Kolu'na mensup yakın akraba iki dil olduğuna inandıklarını; Mançu-Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de Moğolca ve Türkçe ile akraba olduğunu yazıyordu.
Prof. Gülensoy, daha sonra hem Moğolca'da hem Türkçe'de varolan ve birbirlerine telâffuz ve anlam bakımından benzeyen çok sayıda kelimenin uzun bir listesini vermişti.
Makalenin alâkamı çeken bölümü işte bu liste oldu. Listeyi dikkatli bir şekilde gözden geçirdiğinizde her iki dilde belki binlerce seneden buyana vârolan ortak kelimeleri hemen farkedebiliyordunuz. Ama bu ortak kelimeler arasında öyleleri vardı ki Türkçe'de 1930'lara kadar yaygın şekilde görülmemiş, ancak dil devriminden sonra kullanılır olmuşlardı.
Önce, her iki dilde de asırlardan buyana yaşayan ve bazıları benzer, bazıları da aynı olan kelimelerden birkaç örnek vereyim:
Ayrag-ayran, ayl-ay, aha-ağa, baca-bacanak, bös-bez, buha-boğa, bütün-bütün, cele-yele, cıl-yıl, çim-çim, çag-çağ, çakır-çakır, çöl-çöl, çüçürgene-çekirge, elçin-elçi, erteken-erken, honug-konuk, kereg-gerek, köke-gök, küderi-güderi, modun-odun, monçuk-boncuk, sicim-sicim, ücüm-üzüm, uli-ulu...

BELKİ ARAŞTIRIRLAR...
Bunlar da, Anadolu Türkçesi'nde daha önceleri pek varolmamış ve dilimize 1930'lardan sonra girmiş Moğolca kelimelerden bazıları:
Belge-belge, cargu-yargı, casag-yasa, casal-yasal, bayan (Moğolca'da zenginlik ve bolluk anlamında)-bayan, erdem-erdem, hural (Moğolca'da toplantı, toplanma, kongre, oturum ve meclis anlamında)-kural, keregçegen-gereksinim, sayn (Moğolca'da iyi, mükemmel, hoş, maharetli, ehliyetli anlamında)-sayın, törü-töre, ulus-ulus...
Tuncer Hoca'nın yayınladığı listede hem dikkat çeken hem de gülümseten bir kelime daha var: "Subay" sözü... "Subay", Moğolca'da bir başka anlam daha taşıyormuş, "yıl boyunca tay yahut dana doğurmamış inek veya kısrak" demekmiş ve Kırgızca'ya da böyle geçmiş!
Dil devrimi sırasında kanunlarla, otoriteyle ve sivil hayatla alâkalı kelimelerin, meselâ "bayan", "yasa", "kural", "ulus" ve "sayın" gibi sözlerin neden başka bir dilden değil de Moğolca'dan alınmış olduğunu artık belki bir araştıran çıkar ve hepimiz öğreniriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder