18 Ocak 2013 Cuma

NEO-ORYANTALİZM VE AMERİKAN İSLAMI-İbrahim Karagül


500 DİN ADAMI ABD’DE NE YAPACAK?

Önce 18 Mart 2004′te RAND Carporation’a “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, kaynaklar ve stratejiler” başlıklı bir rapor hazırlattılar. Bu köşede “Sivil demokratik İslâm ve ABD’nin din inşası” başlığı ile tartışılan rapor, aslında İslam dünyasına yönelik derin bîr medeniyet savaşının izlerini taşıyordu. Amerika için keskin bir savaş planı içeren raporun temel ilkeleri şu başlıklar altında özetleniyordu:
1- Önce modernist ve laik Müslümanları destekle.
2- Geleneksel Müslümanları fundamentalistlere karşı destekle.
3- Fundamentalistlerle savaş.
4- Seçici bir şekilde laikleri destekle.
5- “Batılı İslam” tezini destekle.
6- Sufızmi destekle ve güçlendir.
Rapor, bu başlıklar altında gruplandırılan Müslümanlar arasında çatışma çıkarılmasını, ihtilafın büyütülmesini istiyor ve özetle; “Anti-emperyalist ve sosyalist düşüncelerinden dolayı laiklere güvenilmez. Fundamentalistlere ve geleneksel Müslümanlara da. Fundamentalist ve gelenekseller arasında oluşabilecek yakınlık kesinlikle engellenmeli. Hatta birbirleriyle savaşmaları teşvik edilmeli. ABD ve Avrupa için güven telkin edilenler sadece, kitleleri yönlendirmede Kur’an’ı sınırlandıran modernist Müslümanlardır. Bu grup desteklenmelidir. Fundamentalistler zayıflatılmalı ve yok edilmelidir” diyordu. Daha genel anlamıyla iki amaç güdüyordu:
1-11 Eylül sonrası ABD talepleri çerçevesinde yeni bir İslam oluşturulmalı.
2- Hem İslam dünyasında hem de Batı’daki Müslüman azınlıklar arasında bölünmeler teşvik edilmeli.
Ardından yine RAND Corporation’a, “US Strategy in the Müslim World After 9/11″ başlıklı bir başka çalışma daha yaptırıldı. “Müslüman neo-conlar ve yeni RAND raporu” başlığı ile yine bu köşede tartışılan çalışma, İslam dünyasının geleceğinde kanlı iç savaşların nasıl damga vuracağına dair ürpertici projeler hakkında geniş bilgiler sunuyor. “Medeniyetler çatışması” projesinden sonra neo-con’ların en orijinal keşfi olan “medeniyet içi çatışma” tezinin, daha doğrusu “İslam kendi içinde çatışacak” tezinin nasıl uygulanacağı bu projede apaçık ortaya koyuluyor. Doğrudan işgal ve çatışmaları ikinci plana iten ve Müslümanların dinini, kültürünü, alışkanlıklarını ve hayat tarzını temelden değiştirmeyi amaçlayan, “demokratikleşme” büyüsü adı altında Müslüman elitlerin yardımıyla gerçekleştirilmesi planlanan proje 15 Aralık 2004′te duyuruldu. 567 sayfalık raporun yazarları arasında halen “U.S. Institute of Peace”in başında bulunan siyonist öncülerden Daniel Pipes da bulunuyor.
İslam dünyası için tam bir kaos senaryosu öngören rapor, Atlantik’ten Pasifik’e uzanan geniş coğrafyada kanlı iç savaşlara, etnik çatışmalara, mezhep savaşlarına, iktidar çatışmalarına yol açacak bir planı ortaya koyuyor. Ne yazık ki, söz konusu plan Müslüman entelektüeller, akademisyenler, kanaat önderleri, İslami cemaatler ve sivil toplum örgütleri üzerine kurulmuş. Özeti şu:
Şii-Sünni bölünmesi: Müslümanlar’ın büyük çoğunluğunun Sünni olduğu, Şiiler’in dünya Müslümanlarının yüzde 15′ini teşkil ettiği belirtildikten sonra ABD’ye Şiiler’le işbirliğine gitme önerisi yapılıyor. Şiiler’in bulundukları bölgelerde iktidara taşınması ve siyasi sürece katılmalarının sağlanması istenerek böylece demokratik kurumların daha da yerleşebileceği belirtiliyor.
Arap-Arap olmayan bölünmesi: İslam dünyası Arap ve Arap olmayan olarak ikiye bölünüyor. Araplar Müslüman dünyanın sadece yüzde 20′sini oluşturuyor. Öyleyse “İslam dünyasının ağırlık merkezi Arap olmayan ülkelere kaydırılmalı.”
Özel olarak ABD’nin, genelde ise Batı dünyasının İslam’ı, Müslümanları ve bu coğrafyayı hedef alan kontrol stratejilerinin her gün yeni bir çarpık örneği ile karşılaşıyoruz. İşgal ve sömürüye dayanan askeri stratejilerinde olduğu gibi, bu coğrafyaya yönelik siyasi, kültürel ve sosyal çalışmalarının hepsi güvenlik eksenli ve aynı merkezler tarafından hazırlanıyor. Sadece Müslümanları dönüştürme değil, İslam’ın temel ilkelerini de değiştirmeyi ve yeni bir Müslüman toplum inşa etmeyi öngören çalışmaların temel amacı, yaşadığımız bölgeyi, direnç merkezlerini yok ederek, kontrole hazır hale getirmek.
İncil, Tevrat ve Kur’ân-ı Kerim’in karışımından oluşan 77 sürelik “Gerçek Furkan” adlı “kutsal kitap”çalışmasından, Amerikalı kadın Profesör Amina Wadud‘un New York’taki St. John The Divine Katedralinde Cuma namazı kıldırmasına ve yeni bir İslam’ın öncülüğüne soyunmasına, Fas’tan Endonezya’ya uzanan her ülkede İslam-demokrasi sempozyumlarının yine ABD ve Batılı istihbarat kuruluşları tarafından organize edilmesine kadar, yüzlerce örnek, yukarıda aktarılan genel stratejinin birer göstergesi oldu.
Amsterdam’da Pazar günü açılan, açılışını Mısırlı Feminist yazar Nevval es-Saadavi‘nin yaptığı, imamlığını kadınların yaptığı, ezanı kadınların okuduğu cami örneği de bu çalışmanın Avrupa’daki yansımasını oluşturuyor. Hollanda hükümeti, finanse ettiği bu camiyi “Euro İslâm”ın göstergesi olarak sunuyor. Bu kesimlerin Haccın kaldırılması talebini, Batı’nın İslam’a yönelim medeniyet savaşı merkezli yaklaşımı açısından dikkatle değerlendirmek gerekiyor.
Aynı proje çerçevesinde, Müslüman ülkelerden 500 civarında din adamı yakında Washington’a götürülüp eğitilecek ve “Amerikan İslamı” için seferber edilecekler. Artık Cuma hutbeleri ABD tarafından yakından izlenecek. Din derslerinin okullardan kaldırılması istenecek. El Ezher gibi İslam üniversitelerinin eğitim müfredatı ABD’li akademisyenler öncülüğünde yeniden belirlenecek.
Yine ABD’de, bugüne kadar Amerikan Müslümanlarını temsil eden örgütleri devreden çıkarmak için sayısız devlet/istihbarat örgütlenmesi yapılıyor. “Terörizme Karşı Özgür Müslümanlar”, “Kuzey Amerika İlerici (Reformcu) Müslümanlar Birliği” ve “İslami Çoğulculuk Merkezi” bunlardan sadece bir kaçı.
19. yüzyıl oryantalizminin yeniden doğuşuna tanıklık ediyoruz. İslam’ın, Müslümanların ve İslam coğrafyasının ABD çıkarlarına göre düzene sokulmasını hedefleyen bu süreç, Kur’ân-ı Kerim’in tahrif edilmesine kadar devam edecek.
Demokrasi, özgürlük ve refah hayalleriyle işgal güçlerinin peşine takılan bireyler, sivil toplum kuruluşları ve toplumlar, bir medeniyet savaşının öncü güçleri olduklarını biliyorlar mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder