31 Ocak 2013 Perşembe

Maden işçilerimizin kaderi 170 yıldır değişmedi-Erhan Afyoncu


Zonguldak madenlerinde 174 yıl önce kömür çıkarılmaya başlandı ancak maden işçilerinin kara bahtı değişmedi.
Zonguldak Kömür Havzası'nda kömür 1822'de bulundu ancak madenlerin asıl işletilmesi 1836'da Avusturya'dan getirilen Hırvat madencilerle başladı. 1841'den 1861'e kadar Osmanlı devlet adamlarının kurduğu bir şirket kömür çıkarma faaliyetlerini yürüttü. 1861'den sonra madenleri hazine-i hassa işletti. 1865'ten sonra ise madenlerin işletmesini Bahriye Nezareti üstlendi.

10 KAT FAZLA ÖLÜM ORANI
Donald Quataert'in Zonguldak Kömür Havzası'nın 1822 ile 1920 yılları arasındaki tarihini anlattığı ve Türkçesi Boğaziçi Üniversitesi tarafından yayınlanan "Osmanlı İmparatorluğu'nda Madenciler ve Devlet" isimli kitabı bu konudaki en önemli eserdir.
Quataert eserinde kaza oranlarının insanı dehşete düşürecek seviyede olduğunu söyler. Osmanlı maden işçilerinin yaralanma riski Avrupa ile ABD'deki işçilere göre 5 ile 25 kat daha fazlaydı. 1906'da 1000 ton kömür çıkarılması için Osmanlı'daki ölüm oranları İngiltere ve Fransa'ya göre 10 kat daha fazlaydı.
İşçiler, üzerlerine kaya düşmesi, suda boğulma, vagonlar arasında veya altında kalma, grizu patlaması gibi sebeplerle hayatlarını kaybediyorlardı. Ölümlerin yarıya yakını göçük yüzündendi. İşçilerin kömür çıkarırken sebep oldukları göçüklerde ölüm daha fazlaydı ancak grizu patlamaları da madenin işletmesini durduruyordu.
Madenlerde yasak olmasına rağmen sigara içilmesi de kazalara yol açan bir faktördü. Üzerleri aranmasına rağmen işçiler madene gizlice tütün ve kibrit sokuyorlardı.
Madenlerde işçiler yaptıkları işe göre küfeci, kiracı, sütuncu ve kazmacı olarak ayrılıyorlardı. Ölen işçilerin yarısı kazmacılardan oluşuyordu. 1890'lı yıllarda meydana gelen bir kazada 67 amele hayatını kaybetmişti. 1913'te grizu patlaması sonucu 30 işçi hayatını kaybetmişti.
EMNİYET TEDBİRLERİ
Güvenli madenciliğin en önemli şartı olan havalandırmanın olmaması kazaları tetikleyen bir diğer faktördü. Madenlerde makineleşmenin az olması nedeniyle asıl işgücü insanların kol gücü ile sağlanıyordu. Sermaye azlığı yüzünden güvenlik önlemlerine yeterince önem verilemiyordu. Ayrıca yaralanan işçinin doğru düzgün bir sağlık hizmeti alma şansı da yoktu. Zamanla hastaneler kurularak sağlık hizmetleri kısmen sağlandı.
Maden ne kadar derinse o kadar metan gazı birikiyordu. Üretimin artmasıyla da gazla karşılaşma tehlikesi daha fazla artıyordu. Emniyet lambaları ve metan gazı ölçen cihazlarla kazaların önlenilmesine çalışıldı. 1913'te Kilimli'deki Çamlı Ocağı'nda patlama sonucu meydana gelen kazada 11 amelenin ölmesi, 19'unun da yaralanması üzerine devlet madenlerde emniyet lambalarını yaygınlaştırma çabalarına hız verdi.
AİLE ELDEN GİDİYOR!!!
Türkiye'nin gelişmek için elindeki en önemli iki kozu genç nüfus ve aile yapısıdır. Batılı entelektüellerin Avrupa'yı Avrupa yapan aile yapısının zayıflamasının Batı medeniyetinin en büyük sıkıntısı olduğunu söylemeleri bu meselenin ne kadar önemli olduğunu gösterir.
SEKAM (Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi) tarafından 67 ilde 6748 kişiye 156 soru sorularak yapılan aile yapısının profilini çıkarmaya dönük araştırma, aile yapımızın giderek Batılılaşmaya başladığını ve aile değerlerinde henüz çok büyük ölçüde olmasa da bir miktar erozyonun başlamış olduğunu ortaya koydu.
Araştırmada deneklere toplumsal yapı, evlilik, nikâh, eşe ilişkin tutum ve tavırlar, namus, cinsellik, boşanma, şiddet, anne-baba-çocuk ilişkisi, anne babaların çocuk yetiştirme tutumları, çocuklarla iletişim, medya ve boş zamanları değerlendirme alt alanlarında sorular sorularak Türkiye'de ailenin fotoğrafı çekilmeye çalışıldı.
Araştırmanın sonuçlarına göre, çocuk sayısının düştüğü, ahlaki erozyon durdurulmazsa, önümüzdeki 15-20 yıla kadar nikâh kıymanın ve aile kurmanın bir gereklilik olma vasfını kaybettiği ve nikâhsız cinsel ilişki ile çocuk sahibi olmanın olağanlaştığı bir sürecin yaşanacağının muhtemel göründüğü, TV dizi ve filmlerinin aileyi olumsuz etkilediği ortaya çıkıyor. Aile yapısının korunmasını Türkiye'nin geleceği için en hayati mesele olarak görüyor ve herkesi bu araştırmanın sonuçlarını dikkatle incelemeye çağırıyoruz.
TARİHİN PUSULASI ÜMRANİYE'DE
Ümraniye Belediyesi kültür ve sanat etkinlikleri çerçevesinde "Tarihin Pusulası" bu ay 28 Mayıs'ta aralanıyor.
Doç. Dr. Erhan Afyoncu ve Dr. Coşkun Yılmaz özel bir sunumla "Tarihin Pusulası"ndan geçmişe ve geleceğe bakma imkânı sunuyor. Programda "İstanbul'un Fethi ve Fatih" ele alınacak.
İstanbul'un Fethi'nin bilinmeyen yönlerini öğrenmek isteyen tarih meraklısı herkesi 28 Mayıs Cuma saat 19.30'da Ümraniye Kültür Merkezi'ne (Ümraniye Belediye binasının içinde) bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder