26 Eylül 2012 Çarşamba

Hakikat Kilitlerini Açan Merhamet Anahtarı-İlâhî Rahmetin Tecellîsi: Annedeki Şefkat-Merhamet En Etkili Silahtır - Fuat Türker

Besmele, tüm âlemin ve Kur'anî hakikatlerin kilitlerini açan anahtardır. Kâinat "Rahman Rahim olan Allah'ın Adıyla", Bismillâhirrahmanirrahim" ile başlar. Kâinat ayetleri gibi Kur'an ayetlerini içeren sureler de Bismillâhirrahmanirrahim" ile başlar.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın merhameti, görünen ve görünmeyen her şeyde tecelli eder. Allah'ın rahmeti her şeyi kuşatır, sınırsızdır, ezelidir, ebedidir. Kâinattaki yaratılış mucizelerinden bedenimizdeki detaylara, hava, su ve tohuma, çiçeklere, böceklere kadar her yerde Allah'ın rahmetini görebiliriz. 

Hayat kaynağımız olan suyun akışkanlığının yüksek olması Rabb'imizin merhametindendir. Böylece vücudumuzdaki hücrelere oksijen, besin, enerji, hormon gibi yaşam için gerekli maddeleri taşıyan kan, kılcal damarlar içinde bile kolaylıkla taşınır.

Havadaki oksijen oranının %21 olması Rabb'imizin merhametindendir... Daha az olsaydı canlılar nefes almalarına rağmen boğularak ölürlerdi. Eğer % 21'den fazla olsaydı en ufak kıvılcımda dünya ateş topuna dönerdi.

Tahta parçası görünümündeki tohumun içine ait olduğu canlının bütün özelliklerini kapsayan bilgileri kodlamış olması, Rabb'imizin merhametindendir. Allah, toprağa atılan o cansız tohumları Falik ismiyle yarar, canlandırır ve kusursuz güzellikleri, yararlı meyveleri, sebzeleri nimet olarak bahşeder. 

Dişi arıya nasıl bal yapacağını vahyetmesi Rabb'imizin merhametindendir. Arıların yok olması, bütün ekosistem zincirinin mahvolması anlamındadır çünkü. Arıların yeryüzünden yok olması durumunda hayatın yalnızca 4 yıl süreceğini bilmek, korkumuzu ve şükrümüzü artırmalı. 

Bediüzzaman, kainattaki tüm nimetlerin veriliş gerekçesinin, Allah'ın, yarattıklarına olan şefkat ve merhameti olduğunu söyler. O halde Allah'ın isimlerinin kâinattaki tecellilerinin arka planında rahmet, şefkat ve merhamet bulunur. Şöyle der Bediüzzaman;

"Şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşahede(gözle görünen), rahmettir. Ve bu karanlıklı mevcudatı ışıklandıran, bilbedâhe(açıkça), yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye eden, bilbedâhe, yine rahmettir. Ve, bir ağacın bütün heyetiyle(yapısıyla) meyvesine müteveccih (yönelen) olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muavenetine(yardımına) koşturan, bilbedâhe, rahmettir. Ve bu hadsiz fezayı ve boş ve hâli âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşahede, rahmettir. Ve bu fâni insanı ebede namzet eden ve ezelî ve ebedî bir Zâta muhatap ve dost yapan, bilbedâhe, rahmettir."

Tüm kâinat Allah'ın merhametiyle rahmete kavuşur, hayat bulur, aydınlığa çıkar, şenlenir. O merhamet edenlerin en merhametlisidir, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vermek suretiyle mükâfatlandıran, ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır, rahmet ve irade buyuran, sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturandır; O Rahman'dır, Rahim'dir.
"Ey insan! Madem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedar ve sevimli ve medetkâr bir hakikat-i mahbubedir(sevilen gerçektir). 'Bismillâhirrahmânirrahîm' de, o hakikate yapış ve vahşet-i mutlakadan(tam bir yalnızlık ve ürküntü halinden) ve hadsiz ihtiyâcâtın elemlerinden kurtul. Ve o Sultan-ı Ezel ve Ebedin tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatiyle ve şuââtıyla(parıltılarıyla) o Sultana muhatap ve halil ve dost ol." (14. Lem'a)

"Allah, kullarına karşı şefkatli olandır". İnsan Rabb'ine ne kadar yakın olursa, O'nun sıfatları da üzerinde o kadar tecelli eder. İnananların şefkat ve merhameti Allah'ın merhametinin bir tecellisi olduğundan O'nun hoşnutluğunu gözeten bir merhamettir. Allah, Kendisine yakın olmayı içten arzulayan, azameti karşısında tevazu gösteren, itaat eden, gününü zikrine tahsis eden, şefkat ve merhamet sahibi kulunu izzetiyle korur, kendisi için karanlıkta bir nur, cehalette ilim yaratır.

"... Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir." (Tevbe Suresi, 117) 

"... O merhametlilerin (en) merhametlisidir." (Yusuf Suresi, 92) 

İlâhî Rahmetin Tecellîsi: Annedeki Şefkat

Rabbimizin güzel isimleri yarattığı varlıklarda, en fazla da insanda tecelli ediyor. Örneğin, Allah'ın Rahman, Rahim, Rauf gibi şefkat ve merhamet ifade eden isimlerinin tecellilerini hemen her annede görebilmek mümkün.

"Bütün validelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem'asıdır (parıltısıdır)" diyor Bediüzzaman. Her annenin kalbi çocuğuna karşı şefkat ve merhametle coşuyor.

Merhametlilerin en merhametlisi Allah, her bebeği son derece korunaklı, sakat kalmayacağı, acı duymayacağı bir yere; anne rahmine, ona hiçbir zarar gelmeyecek şekilde yerleştiriyor. O İlâhi rahmetin tecellisiyle anne de daha doğmadan çocuğunu şefkatle sarıyor, koruyor, gözü gibi sakınıyor. Doğduktan sonra da şefkat kanatlarını üzerine geriyor. O munis kadın, çocuğuna yönelik bir tehlike durumunda ise adeta aslan kesiliyor. En şiddetli özveriyi gösteriyor, kimi zaman kendisini feda ediyor.

Hz. Peygamber(asm) bir gün ashabına, "Bir anne sevgiyle öpüp kokladığı yavrusunu ateşe atar mı hiç?" diye soruyor. Ardından, "hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ kullarına karşı annenin yavrusuna olan şefkatinden çok daha şefkatli ve merhametlidir" diyor.

"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyuran Peygamberimiz(asm), merhamet duygusunun en fazla çocuk sevgisinde ve onlara gösterilen şefkatte görüldüğünü belirtiyor. Öyle ki; "Yâ Resulullah, siz çocukları öper misiniz? Biz onları öpmeyiz" diyen Bedevî'ye, "Allah senin kalbinden merhamet duygusunu almışsa ben ne yapabilirim?" buyuruyor.

Sevgi ve paylaşmak en yakınımızdan başlar. En yakınımız çocuklarımızdır; paylaşmak sevgi, saygı ve merhametle olmalıdır. Resulullah(asm), etrafındaki kişilerin cehalet, art niyet, ön yargı, kötü ahlâk ya da zalimlik nedeniyle sergilediği kötü davranışlarına karşı onları doğruya yönlendirme ve ıslah etme yolunu seçer. Kapsamı oldukça geniş olan din eğitimi konusunda bizler için en güzel örnek, Peygamberimizdir. Şöyle ki;

Küçük Mahzure dışarıda arkadaşlarıyla oynarken müezzin taklidi yaparak, alaylı bir şekilde ezan okuyor. Oradan geçmekte olan Hz. Peygamber(asm) çocuğun yanına gidiyor; "Haydi bir ezan da bana oku!" diyor. Mahzure ne yaptığının farkına varıyor, pişman oluyor ve utanıyor. Ama bütün gayretini göstererek ezan okuyor. Birkaç yanlış dışında Mahzure güzel bir ezan okuyor, Hz. Peygamber yanlışlarını düzeltiyor. Sırtını sıvazlayıp: "Mübarek olsun!" diyor. Mahzure şaşkın, kızılmayı beklerken şefkat ve lütuf görüyor, dahası bir de dua alıyor.

O, resul olarak gönderildiği toplumda kız çocuk doğduğunda cahiliye erkeklerinin yüzleri karanlık bir gecenin parçalarına dönüşürken, hatta kız çocukları diri diri toprağa gömülürken, kızını Mekke sokaklarında omzunda taşıyan merhamet peygamberidir. Ona dair her kıssada bizler için önemli dersler vardır. Kadın, erkek, anne, baba her Müslüman için örnek kişiliktir Peygamberimiz(asm); O, yolumuzda ışıktır. Allah, O'nun kalpleri imana ısındıran ve Kur'an ahlâkına yaklaştıran sevgisini, ince düşüncesini ve şefkatini kalplerimize rapdetsin, o "İlâhi rahmetin parıltısı" ile ruhlarımızı aydınlatsın. …

"... Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)

Merhamet En Etkili Silahtır
Merhamet en etkili silahtır; kalbe kadar işler ve ebediyete kadar iyileşmeyecek yaralar açar. (Lavigerie)

Merhamet kavramı nasıl tarif edilebilir?..

Kimi için kimsesiz çocuklara sevgi göstermek, kimi için aç bir kediye süt vermek, kimi için bir hastaya yardımcı olmak. Benzer örnekleri artırsak da hiçbiri merhamet kavramını tam olarak ifade edemez.

Gerçek anlamda merhamet, kaynağını Allah sevgisinden alan bir duygu. İnsan, Allah'a duyduğu samimi imanının derinliğine göre sever, Allah'ın yarattığı varlıklardaki sevgi, şefkat, merhamet ve coşku meydana getiren yönleri görebilir. Kalbindeki Allah aşkı, O'nun yarattıklarına karşı kalbinde bir sıcaklık hissi oluşturur ve insan o zaman her güzellikten haz alır. Gerçek anlamda merhametli olmak imanın getirdiği bir nimettir; bir güzelliktir.

Allah sevgisi sadakat, merhamet ve bağışlama ile birlikte yaşanır; bu sevgi süresiz ve sonsuz sevgidir. Merhamet Allah sevgisinden kaynaklanır ancak bu iki duygu arasında çok önemli bir fark vardır. Merhamet katıksız sevgi ile birlikte acıma duygusu da içerir. Çünkü sevginin yöneltildiği varlık yaratılmıştır; acizdir, güçsüzdür. Allah'a duyulan sevgide ise merhamet olmaz, çünkü Allah eksiklikten, acizlikten ve kusurdan münezzehtir. O'na hissedilen duygu, insana enerji ve canlılık veren, kalpte coşku, heyecan ve hayranlık meydana getiren güçlü bir "aşk"tır.

Muhabbetin, şefkat ve merhametin tam tarifini yapan kaynak Kur'an'dır. Kur'an, insanı Rahmanî bir merhamet duygusuna yöneltir. İman pozitif duygularımızın toplamıdır ve Kur'an'ın negatif duyguları ezen bir sistemi vardır. Bağışlamamak, nefret, kin, sevgisizlik, cehalet; Kur'an bu çirkinliklerin üzerine gider, ayetlerle tümünü ezer. İnsan, Kur'an'ı tam olarak yaşadığında sevgiyi ve merhameti de doruğunda yaşar. Önündeki engelleri kaldırmıyorsa sevgiye ulaşamaz, sevgisizlikten boğulur. İnsana sevgi ve merhamet sanatını öğreten Kur'an'dır.

İnsan, Kur'an'ı değil nefsanî duygularını esas alıyorsa, şefkat, merhamet ve acıma duyguları da Kur'an dışı ve sapkın bir biçimde yönlenir; "Rahmanî" değil, "şeytanî" bir merhamet ortaya çıkar.

Birçok insan, karşısındaki kişinin yalnızca dünyevi mutluluğunu ve rahatını düşündüğü için Kur'anî olmayan davranışlarını görmezden gelir. O kişinin ahirette kayba uğrayabileceğini düşünmez. Bu şeytani merhamettir ve insana zarar getirir.

Merhameti Tavsiye Etmek

Rahat ve huzurun yolu merhametin yaşanması ile mümkün. İnananlar merhamet duygusunu hem kendileri doruğunda yaşar hem de birbirlerine tavsiye ederler. Hayatını Allah'a adayan insan, bu güzel ahlâk özelliğini kazanabilme çabası içindedir. Bu, aynı zamanda kurtuluşun yoludur.

Allah kötülüğe karşı en güzel tavırla karşılık verildiği takdirde hayırlı bir sonucu vaad eder. İnanan insan kötü tavra kötülükle değil, güzel ahlakla cevap verir. Allah, kişinin böyle davranması durumunda karşısındaki insanla aralarında düşmanlık olsa dahi ardından sıcak bir dostluk oluşabileceğini bildirir. (Fussilet Suresi, 34) Bu, Peygamberimiz (sav)'in de bizlere tavsiye ettiği ahlaktır. O (sav) bir hadisinde, "müsamahakâr (hoşgörülü) ol ki, sana da müsamahakâr davranılsın" (El-Camius Sağir, I, 34) şeklinde buyurur.

Kötü davranış insanı dünyada ve ahirette Allah'ın rahmetinden uzaklaştırabilir. Bu yüzden gaflete düşen kişiyi uyarmalı, hatasından çevirmeye çalışmalı ve güzel ahlak sergileyerek ona örnek olmalı. Kötülüğü iyilikle savmak, gerçek merhamet anlayışının bir gereğidir. Peygamberimiz (sav) ayrıca şu öğüdü verir:

"Hiçbiriniz, ben insanlarla beraberim. İnsanlar iyilik yaparsa ben de yaparım, kötü davranırsa ben de kötü davranırım diyen şahsiyetsiz kimselerden olmasın! Aksine insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmak, kötü davranırlarsa, haksızlık etmemek için nefsinizi terbiye edin." (Tırmizi, Rudani)

Kur'anî merhamet anlayışı üstün ahlâklı insanlar ve huzurlu toplum demektir. Aksi zihniyet ise zalim, huzursuz ve kötü ahlâklı insanlar üretir. Kalbinde merhamet olmayan kişi hastadır; hastalığı bakışlarına yansır. Gözlerinden yayılan negatif elektrik insanı adeta yakar.

Merhamet ise ruhu okşar. En etkili silahtır merhamet ve kalbe öyle işler ki; sağır duyabilir, kör görebilir.

Merhametin insana kazandırdığı güzellik sadece dünya ile sınırlı değildir. Ahirette de şerefli bir karşılığı vardır ve bu ahlâkın güzelliği ahirette sonsuza dek yaşanır.

Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamları(Ashab-ı Meymene)dır.(Beled Suresi, 17-18)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder