23 Eylül 2012 Pazar

“Devr-i Hamid” - Akif Emre


Yakın Türkiye tarihinin en önemli dönemlerinden biri muhtemelen Abdulhamid devridir. Hem Osmanlı'nın modernleşme ve dünya siyasetindeki bir aktör olarak konumu açısından hem de Cumhuriyet dönemini hazırlayan politik, entelektüel altyapının oluşması açısından belirleyicidir. Abdülhamid dönemi anlaşılmadan, dönemin iç ve dış dinamiklerinin pozisyonları belirlenmeden, siyasi ve ideolojik akımların kökenleri, karakteri çözülmeden bugünün Türkiye'sine giden süreç de doğru anlaşılamaz.
Sultan ikinci Abdülhamid'in, Osmanlı tarihinin en etkileyici şahsiyetlerden biri olduğunda kuşku yok. Döneminin olanca kaotikliğine rağmen Abdülhamid'in siyasi kişiliği pek çok parlak isimden önce gelir. Ne var ki, Abdülhamid dönemi, bizde sağlıklı biçimde ele alınmamıştır. Özellikle resmi tarih kurgusu, ideolojik bir karalamaya tabi tutar. Adeta karartma uygular. Cumhuriyeti kuranların tamamı Abdülhamid döneminin eseri oldukları halde (1919'da doğmamıştı hiçbiri mesela) şahsına yönelik eleştiri okları tarih eleştirisinden çok başka anlamlar taşır. Kurucu kadronun İttihatçı kökenli olması, Abdülhamid'i siyasi düşman bilmeleri bir yana, Cumhuriyet ideolojisinin ötekisi olarak devr-i Hamid mahkûm edilir. Bir tür toplum mühendisliğinin, Cumhuriyet dönemi seçkincilerinin uygarlık yöneliminin/projelerinin devr-i Hamid'in lanetlenmesi üzerinden meşrulaştırıldığı bir siyaset söz konusudur. Bu nedenle Abdülhamid üzerinde yürütülen polemik salt tarih tartışmasından öte ideolojik bir mücadeleye dönüşür. Abdülhamid'e resmi söylemin karalamasına karşı çıkan, onun şahsında değerlerinin, tarihinin aşağılandığını hisseden muhafazakâr kesim de, adeta kutsanmış bir Abdülhamid portresi çıkaracaktır.
Geç de olsa elime geçen bir çalışma belki de ilk defa bir Osmanlı padişahı için beş ciltlik hacimde bir eser hazırlanmış. Muhtemelen bu zamana kadar hiçbir Osmanlı padişahı için bu hacimde bir çalışma yapılmadı: “Devr-i Hamid- Sultan II. Abdülhamid” başlığını taşıyor ve toplam beş ciltlik eser Metin Hülagu'nun editörlüğünde bir heyet tarafından hazırlanmış (Erciyes Üniversitesi Yayınları). Türkiye'nin görece daha köklü ve büyük üniversitelerinin yapması gereken bir çalışmaya imza atılması başlı başına önemlidir.
Abdülhamid'in yönetimi ve kişiliğinin yanı sıra, ağırlıkla olarak dönemini ele alan çalışmaya sahasında çalışmalarıyla tanınan akademisyenler katkıda bulunmuş. Abdülhamid dönemi Türk edebiyatından, Hicaz demir yoluna, modernleşme projelerinden eğitime kadar 90 bağımsız makaleden oluşuyor.
Sahasında otorite bilinen isimlerden çarpıcı makale başlıkları var. Ahmet Tabakoğlu iktisat politikalarını, Abdullah Uçman dönemin Türk edebiyatını, Gökhan Çetinsaya Irak politikasını, Azmi Özcan Hind Müslümanlarıyla ilişkileri ele alan makaleleri ilk dikkatimi çekenler arasında…
Tarihinizin en tartışmalı döneminin doğru okumak için iyi bir tarihçiliğin yanı sıra zihniyet okuması anlamında entelektüel yaklaşım da gerekiyor. Böylesi farklı alan ve isimlerden oluşan makaleler arasında bütünlük sağlamak editöryal anlamda zor bir iştir. Ancak konu seçimi, konulara verilen ağırlık, bu tür çalışmalarda editöre daha çok sorumluluk yüklüyor.
Abdülhamid dönemine ilişkin tarih yazımının, istibdat parantezine alan, indirgemeci yaklaşım, temelleri o zaman dayanan kimi akım ve yönelimlerin bugüne olan etkilerini kavramamızda engel oldu. Dünya güç dengelerinde merkezi yerini korumaya çalışan bir imparatorluğun, hilafet siyasetinin, batı uygarlığına karşı askeri ve ekonomik olarak karşı cevap arayışları ve tüm bunların mayasını oluşturan İslam dünyasının tüm sorumluğunu yüklenen bir payitaht.
Abdülhamid'in modernlikle İslamcılığı, harbiye ve mülkiyeden yetişen aydınlanmacı nesillerle ulemayı, tarikat şeyhlerini bir arada tutan siyasetinin ve çelişkilerinin arka planında dönemin zorlayıcı koşulları görülmeden anlaşılamaz.
Devr-i Hamid ile bugünün şartları o kadar örtüşür ki, irtica kavramı bile dönemin mirasıdır. Daha güncel olması bakımından kitapta bir başlık yeterince fikir veriyor. “II. Abdülhamid Döneminde Hz. Peygamber'e Yapılan Saygısızlık Karşısında Gösterilen Tepki ve Alınan Tedbirler”. Siyasal ve toplumsal krizlere bakıldığında hemen hepsinin öncüllerini görebiliriz. Türk İran ilişkileri, misyonerlik faaliyetleri gibi kitapta ele alınan konular olduğu gibi daha temel bazı konuların olmaması eksiklik.
Teker teker alanında çok iyi makaleler olmasına rağmen dönemin zihniyetini çözümlemeye, ruhunu anlamaya yönelik muhteva eksikliği göze çarpıyor. İslamcılık siyaseti, Batıcılık, Türkçülük akımları daha derinlemesine incelenmeden Abdülhamid dönemini anlamak imkânsız. Zaman zaman makaleler arasında görülen dengesizlik ya da eksik kalmış konu başlıkları olabilir. Ancak devr-i Hamid'i anlamak her şeyden önce zihniyet dünyalarını çözümlemekten geçiyor. Abdülhamid dönemi zihniyetlerin çatıştığı, farklı dünya görüşlerinin yeşerdiği, her anlamda savunma ve savrulmaların yaşandığı bir dönem…
Devr-i Hamid çalışması genel bir Abdülhamid dönemi resmi sunması açısından kapsayıcı bir çalışma. Bir imparatorluğun mirasını devralmak sorunlarını da devralmak demektir. Hele sömürgeci güçlerin el birlik paylaştığı bir imparatorluğun yıkıntıları üzerinde yükseliyorsanız. Ne var ki bizi biz yapan da zaferler kadar bozgunlar, gerçekleştirdiğiniz nizam kadar yaşadığınız kaoslardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder