18 Mart 2012 Pazar

İsmet Paşa Hilafeti Savunuyor! - MUSTAFA ARMAĞAN, EFSANELER VE GERÇEKLER


17 Kasım 1922 günü. Lozan yolundaki Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, Strazburg’daki muhteşem manzaralı GrillonOteli’nde kabul ettiği Müslim Standard  dergisinin müdürü Seyyid Abdülkadir Mâlik’e, ‘bütün dünyaya duyurulmak üzere’ bir mülakat veriyordu. Dergi, Hind Müslümanlarının desteğiyle çıkıyor ve giderek İngiltere’yi endişelendirici bir akım haline bürünmekte olan Hind Hilafet Hareketi’ni açıktan destekliyordu. Yalnız Hind Müslümanlarını değil, Hilafetin korunmasını ‘şahsî meselemdir’ diye sahiplenen Gandi başta olmak üzere bütün Hindistan’ı ilgilendiren Lozan barış müzakereleri hakkında kamuoylarını birinci elden bilgilendirmek, hele baş müzakereci İsmet Paşa’nın ağzından Türkiye’nin Hilafete bakışını öğrenmek son derece önemliydi dergi yöneticileri için. Yola çıkmadan önce gerek TBMM hükümeti, gerekse Gazi Mustafa Kemal tarafından Hilafet konusunda sıkı sıkıya tembihlenmiş olan İsmet Paşa, söyleşide tabiatıyla kişisel görüşlerini değil, TBBM hükümetinin görüşlerini aktarmıştı. Ve zaten sözleri bizim için bu bakımdan önem taşımaktadır. Şimdi o ilginç konuşmadan bazı pasajları birlikte okuyalım. Aktaracağım kısımlar, 1923 yılında Ankara’da Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü’nce bastırılan “Hilâfet ve Millî Hâkimiyet” başlıklı bir derlemeden alınmıştır. Yani şüphe edilecek bir tarafı olmayan resmi bir yayındır. Maalesef  Müslim Standard’daki İngilizce metne henüz ulaşamadım. (Bir hayır sahibi fotokopisini bulup da gönderirse sevinirim.) Son bir not olarak belirtelim ki, muhtemelen mülakatın gerçekleştiği saatlerde Sultan Vahdettin İstanbul’u terk etmektedir ama Strazburg’dakilerin henüz bu kritik olaydan haberleri yoktur. Peki İsmet Paşa bu konuşmada neler diyor? Neler, neler demiyor ki? Şöyle bir hatırlayalım söylediklerini öyleyse:
Size ve sizin vasıtanızla bütün Müslümanlara diyebilirimki, Hilafete her zaman olduğu gibi, dinen pek sıkı merbut[bağlı] olduğumuz gibi icap ederse onun müdafaası içinson damla kanımızı dökmeğe her zaman hazırız.
Hilafet uğruna kanımızın son damlasına kadar savaşırız diyen Paşa, sözlerine şöyle devam ediyor:
Türk milleti Islamiyetin kılıcı olmakla müftehirdir [övünür].
Türkiye’de kurulacak devletin ‘İslamiyetin kılıcı’ olduğunu beyan eden Lozan baş delegemiz, burada da durmaz ve bütün hızıyla devam eder. Hilafetin sahibi yalnız Halife değil, bütün Türk milletidir ve böylesi İslamiyetiçin 

Bütün Türk milleti diyorum, yalnız fert değil. Fert yerine yekvücut bütün bir milletin Hilafeti müdafii [savunucusu] olması müreccah [tercihe şayan] değil midir?… Asırlardan beri Hilafetin mücahidi olan Türk milleti yekvücut olarak onu müdafaada devam edecektir. Hilafetin kuvvetini kaybeyleyeceği korkusu tamamiyle esassız venâbecâdır [yersizdir].

Lozan yolcusu İsmet Paşa’nın İslamcı söylemi’ bu kadarla da kalmaz. İslam âlemine vereceği başka mesajlar da vardır. Ne gibi mi? Kendisine kulak verelim o zaman:

Türk teşkilât-ı esâsiyesinde [anayasasında] bütün kuwâ-i tedâfuiyyenin [savunma kuvvetlerinin] Hilafet uğrunda istimali [kullanılması] vardır. Böylece Hilafeti maddî ve sâitten [vasıtalardan] mahrum bıraktığımız nasıl iddia

olunabilir? Hilafet Türkiye’dedir ve Türkiye’ye istinâd eder [sırtını dayar]. Hukuk-ı Hilâfet masundur [Hilafetin hakları güvence altındadır] ve onun müdafaası için bütün Türk milleti kanını dökmeye hazırdır.

Paşa’nın buraya kadarki sözlerinin özetini çıkaracak  olursak şu başlıklarda karar kılmalıyız:
- Türkiye halkı Hilafeti kanının son damlasına kadar
savunacaktır.

- İslamiyetin kılıcı olmakla iftihar eder.
-Bütün bir millet yekvücut olarak Hilafeti
savunacaktır.

- Hilafet 1921 anayasası tarafından güvence altına alınmış olup onun korunması vatanın korunmasıyla eşdeğerdir. Yazıyı alıntıya boğduğumu düşünen okurlarıma şu kadarını söyleyeyim ki, İsmet Paşa’nın sözleri alıntılanmayacak gibi değil. Çok çok hayatî mevzulara bodoslamasına giriyor ve hükmünü cepheden veriyor. Dolayısıyla böyle bir metni bulmak pek kolay değil.
Türkiye’nin1922 Kasım’ında ‘Hilafet meselesi milli savunma kon-septimiz dahilindedir’ söyleminden 1924 Mart’ındaki”Hilafeti kaldırmak İslamiyete yapılacak en büyük hizmettir’ söylemine nasıl geçildiğini görmek için bunları bilmek zorundayız.Öyleyse son bir cümle daha:
Biz sizinle aynı aile efradındanız [fertlerindeniz]. Sizin teveccüh, muhabbet ve müzâheret-i maddiyenizi [maddî açıdan kol kanat germenizi] isteriz.

Evet, Hind Müslümanlarının gönlünü kırmaya gelmezdi, zira Milli Mücadeleye ciddi miktarlarda maddî katkıları olmuştu. Nitekim bu tarihten çok sonra bile, 1923 ortalarında, Rauf Orbay’ın Başbakanlığı sırasında Antalya milletvekili Hoca Rasih Efendi başkanlığında bir Kızılay heyeti Delhi’ye para toplamaya gitmiştir. Muazzam bir sevgi selinin ortasında kalan Rasih Hoca, Cuma namazında hutbeye çıkmış ve halktan Hilafetin koruyucusu Türkiye’ye yardım etmesini istemişti. Gelin görün ki, İngilizler cami çıkışında Türklerin Hilafeti kaldırdığı haberini yaymışlar ve bunu belirten afişlerle meydanları donatmışlardı. Amaçları, tabii ki, halkı galeyana getirerek Türkiye’nin Hindistan Müslümanları üzerindeki nüfuzunu kırmaktı. İngilizlerin endişelenmesine gerek kalmadı. Bundan sadece 6-7 ay sonra Türkiye, uğruna savaşma sözünü verdiği Halifeyi kovuyordu… İşin ilginç yanı, Hilafetin kaldırılmasının hemen ardından (Temmuz 1924) ‘kör parmağım gözüne’ der gibi Hind Müslümanlarının gönderdiği yardım paralarıyla İş Bankası’nın kurulmasıydı.Şimdi İş Bankası’nı Hilafet sayesinde kurduk’ desem yine birilerini kızdıracağımı biliyorum.

MUSTAFA ARMAĞAN, EFSANELER VE GERÇEKLER, Timaş Yayınları, 1.Baskı, s:79-82

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder