8 Mart 2012 Perşembe

Finansal Darbenin Bahanesi İrticaydı-Yaşar Süngü


Bin yıl süreceği iddia edilen bir süreçti: 28 Şubat. Mimarlarının çoğu yani ateşi yakan askeri cenah bugün yargılanıyor ama bu ateşe odun taşıyan sivil ve bürokrat ve işadamı kesimi hala dışarıda. On binlerce mağdur üreten ve gelecek nesillerin varlıklarını da tüketen, milleti yoksulluğa mahkûm eden bu zihniyet bin yıl geçse de unutulmamalı.
O dönemde yaşananların kısaca özetleyelim:
1995 Genel seçimlerinde partiler tek başına iktidar olacak oyu alamayınca uzun süren koalisyon arayışları başladı.
Çiller ile Erbakan dönüşümlü Başbakanlık yapmak üzere el sıkıştı.
Ve Erbakan Başbakan oldu.
54′üncü hükümetle birlikte sandığı küçümseyen kesim tarafından korku senaryoları da bir bir sahnelenmeye başladı.
İşin sivil ayağı belki askerden çok daha fazlaydı.
Korku senaryolarıyla ilgili her gün ekranlarda haberler yapılıyor, gazetelere manşetler atılıyordu.
O dönemde medyada işlenen senaryolar şöyleydi;
İmam hatip liseleri şu anda şu kadar mezun veriyor, filanca yıl geldiğinde şu kadar imam hatip mezunu olacak.
Yeşil sermaye şuralarda şöyle gelişiyor. Şeriat için para topluyorlar vb. rapor süsü verilmiş masa başı senaryolarla o dönemin gazete ve televizyonlarıyla sürekli korku pompalıyorlardı.
Olayları fişlemeler takip etti.
İşadamları ve şirketler fişlendi. Hatta fişleme olayı o kadar abartıldı ki sokak satıcılarına, büfelere kadar indi.
İmam Hatiplere ilgiyi azaltmak için meslek liselerinin ortaokul kısımları kapandı.
Üniversitelere giriş, katsayı uygulaması ile engellendi.
O dönemin işadamları ve büyük şirketleri, gerek korkudan gerekse yaranmak için bu zihniyetin yanında yer aldılar.
MÜSİAD üyesi bine yakın şirket, süreçte zarar görmemek, muhafazakâr tanınmamak için üyelikten ayrıldı.
Ankara Sincan‘da caddelerde yürütülen tanklar bu sürecin sembolü oldu.
Türk-İş, TOBB, DİSK, TESK ve TİSK hemen harekete geçti.
5′li, silahların gölgesinde, hükümete karşı sözde sivil hareket başlattı.
Şeriata Karşı Kadın‘ yürüyüşleri organize edildi.
Sonunda 28 Şubatçıların istediği oldu, Başbakan Erbakan istifa etti.
Bu istifayla birlikte, korku senaryoları yerini siyaset mühendisliğine bıraktı.
Demirel, Çiller’e değil Yılmaz‘a hükümeti kurma görevi verdi.
O süreçte siyasi krizleri ekonomik krizler takip etti.
Türkiye ekonomik olarak adeta diz çöktürüldü.
Batan bankaların maliyeti 80 milyar dolar olarak açıklansa da maddi kayıpların toplam 300 milyar dolarıbulduğu hesap ediliyor.
Peki 28 Şubat’ta kimler zengin oldu?
28 Şubat döneminde, batan Etibank, Interbank ve Sümerbank‘ın yönetiminde bulunanlar emekli askerlerdi.
Bu bankalardan türlü yollarla başka kanallara aktarılan paraların akıbeti ise neredeyse hala bilinmiyor.
28 Şubat aynı zamanda finansal darbeydi.
Darbe sürecinde GSMH 200 milyar dolardan 150 milyar dolara düştü.
Ekonomi yüzde 9.5 küçülmüştü.
1996′da 80 milyar doların altında olan dış borç 115 milyar doları geçti.
Konsolide bütçe gelirlerinin yüzde 80′i faize gitmeye başladı.
Aynı oran, 1966′da yüzde 55 idi.
Bunlar maddi kayıp.
Binlerce başörtülü mağdur, yüzlerce Kur’an kursu ve İmam Hatip Okulu, yüzlerce YAŞ’zede.
Bunlar da manevi kayıp oldu.
Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisine girme hedefine de set çekildi.
Kendimizi kandırmayalım. Bu süreç hala devam ediyor.
Bittiğini ilan etmek bu zihniyetin ekmeğine yağ sürer.
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif, “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” diyor.
İbret almazsak 28 Şubat’lar tekrar eder.
Günün sözü:
Tarih, muazzam bir erken uyarı sistemidir. (Normun Coisins)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder