27 Şubat 2012 Pazartesi

Sekiz yıllık saltanatı bir faciaydı -İlber Ortaylı


Sultan İbrahim deli falan değildi, tahta çıkarken çok bilgece bir dua etmişti. Ama sinirleri çok bozuktu, ani hiddeti yüzünden devletin kıymetli yöneticilerini kaybetti





Sultan İbrahim iktidarda hedefini şaşıranlardan biriydi. Sadece hazzın ve beden mutluluğunun peşine düştü.

Sultan İbrahim deli falan değildi, tahta çıkarken çok bilgece bir dua etmişti. Ama sinirleri çok bozuktu, ani hiddeti yüzünden devletin kıymetli yöneticilerini kaybetti


9 Şubat 1640’ta henüz 25 yaşında genç fakat fizik bakımdan çökmüş bir hükümdar tahta çıkarıldı, başka aday yoktu. Daha önce Osmanlı tarihinin en genç mareşallerinden olan kardeşi IV. Murad üç erkek kardeşini katlettirmişti. Onun 28 yaşında erken ölümüyle Osmanlı tahtı boşalınca Şehzade İbrahim, Babüssaade’ye çıkarılan tahta oturması için saray görevlileri tarafından davet aldı. Bunu padişah biraderinin bir desisesi olarak düşündü; “İstemem, bana taht gerekmez, ben Sultan Murad’dan razıyım” diye feryat ederek Babüssaade’ye adeta sürüklendi. Vaktaki biraderinin naaşını gördü, daha doğrusu kendisine gösterildi, saltanatın kendine müyesser olduğuna inandı. 

Altın Osmanlı tahtına oturmadan önce Osmanlı tarihinin belki de en anlamlı ve bilgece taht duasını yaptı: “Yarabbim biraz sonra iki dudağım arasından bu kadar memleketin ve tebaanın kaderini etkileyecek sözler çıkacak, ben buna layık mıyım?” Üstat Reşat Ekrem’in edibane bir üslupla naklettiği bu sözler bir deliye ait olamaz. Belki de Turhan Oflazoğlu’nun ünlü trilojisinde vurguladığı gibi bilinçli bir cinnetti. IV. Ivan (Müthiş), Büyük Petro gibi o da uzun yıllar hükümdar ağabeyinin yollayacağı cellatları beklemiş, sinirleri harap olmuştu. Sarayın dört duvarı içinde fazla bilgi edinemedi ama kendince bilgeliği vardı. 

Cinsel olarak yetersizdi, büyücüden tedavi gördü

Kasım 1615’te Osmanlı tarihinin en genç fakat en filozof ve bilgili padişahlarından I. Ahmed ile güzelliği ve sadeliği dillere destan Kösem Mahpeyker Sultan’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Ömrü saray darbeleri, sarayın dışındaki yeniçeri ayaklanmaları ve entrikalar ortasında geçti. İktidara boş verecek ve ölümü kanıksayacak kadar eğitimi dahi olmadı. Tahta çıktığında recüliyeti akim kalmıştı, yani erkekliği tutuktu. Hekimlerin tedavisi ve saraya dadanan bir büyücünün, Safranbolulu Cinci Hoca’nın telkinleri ile çözüldü, Valide Kösem Sultan’ın sunduğu cariyelerle bir arada olmaya başladı. Burası bizim halkın da, ecnebilerin de çok ilgilendiği bir bahistir; ama her Osmanlı padişahı Sultan İbrahim değildir. 

Osmanlı tarihinin ikinci büyük Valide Sultan’ı Hürrem’den sonra Hatice Terhan 
-ki o da Ukrayna asıllıdır- padişaha geleceğin IV. Mehmed’ini doğurdu. Sultan İbrahim’in tahta çıkan diğer şehzadeleri 1683 Viyana faciasını takip eden yılların hükümdarları II. Süleyman ve II. Ahmed’dir. Hiçbirisi IV. Mehmed gibi uzun ve mutlu bir saltanat yaşamadı. 

Zafire vakası uluslararası konu oldu, Avrupa kullandı

Çocuk yaşta tahta çıkan IV. Mehmed’in validesi ve saltanat naibesi Hatice Terhan Sultan, Köprülü Mehmet Paşa’ya mühr-ü humayunu verdirtmek ve ardından IV. Mehmed de Köprülü’nün oğullarına sadareti bırakmak akıllığını göstermiştir. Devlet yine kendine geldi ve askeri düzeni 1683 Viyana Kuşatması’na kadar kendini muhafaza edebildi. 

Sultan İbrahim’in sekiz yıllık saltanatı bir faciadır. IV. Murad devrinin diktatörlüğü ortada bir yumuşamayı ve ardından anarşiyi getirdi. Padişah haşa deli değildi ama sinirleri adamakıllı bozuktu. Bilgece kararlarını ve devlet adamlarıyla olan akıllı diyalogunu ani hiddet ve sinir buhranları ve yanlış idam kararları takip ediyordu. IV. Murad’dan miras aldığı akıllı vezir Kemankeş Kara Mustafa Paşa’yı acımadan idam ettirdi. Ardından Hanya fatihi Yusuf Paşa’nın zaferini ve anlaşmasını takdirden aciz olduğu için rakip partinin desiselerine kandı ve onu da harcadı. 

Yönetimde hedefini şaşıran iktidar sahiplerinin sapkınlıklarına düştü. Beden mutluluğu ve haz... Bir yandan sarayımı kaplatacağım diye samur toplamaya başladı, öbür taraftan onlarca güzelin arasına “şekerpare” diye 150 kiloluk bir kadını getirdi. 

Daha da yetmedi, sarayın dışından türeyen, daha doğrusu Kızlarağası Sünbül Ağa’nın himayesi altına aldığı Zafire adlı bir kadını kucağında çocuğu ile bağrına bastı. Bu nahoş olay üzerine oğlunun anası Haseki Terhan Sultan ile bir kıskançlık kavgası sırasında sinirlenip şehzadesini havuza fırlattı. Geleceğin padişahı olacak yavrucağı oradaki Enderun gulamları havuza atlayıp kurtardılar. Skandalın ardından valide Kösem Sultan Zafire’yi ve kızlarağasını sürdürdü.Akdeniz’deki korsanlar güzel Gürcü kadını ve kucağındaki oğlunu esir ettiler. Elden ele geçen Zafire’nin oğlunu bir Osmanlı prensi, adeta bir ikinci Cem Sultan gibi pazarlamaya kalkan Avrupalı hükümdar ve politikacılar ortaya çıktı. 

Deli diye tahttan indirildi, bir taş odaya kapatıldı

Daha gülüncü ardından geldi; bazen padişah ailesinin bazen devletlerin de bulunup görüştüğü, sarayda Revan Köşkü’nün yanındaki nahoş vakanın geçtiği bu havuz, oryantalist ressamların çıplak kadınları resmettiği yerdir. Osmanlı tarihi ister kalemle, ister fırçayla ya da şimdiki zamanda sinemayla olsun; bilgisiz ve safdil adamların amiyane yorumlarıyla doludur. 

Zafire vakasından sonra Venedik’le savaş çıktı, Venedikliler Çanakkale ağzını tuttular, enflasyonve kıtlık aldı başını gitti, Müftü Karaçelebizade Efendi’nin fetvasıyla padişah “delidir” diye tahttan indirildi. Saraydaki bir taş odaya kilitlendi. Feryat eden padişahın kapısındaki kilide kurşunu anası döktü.
 
Bir an geldi ki geçmiş ve anın elden kaydığını gören padişah geleceğe seslendi; “Elhamdülillahcemaat başıyım” dedi. Yani Osmanlı soyu ondan yürüyecekti, bu gerçekle de kendi tarihini yazdı. Yavuz Selim gibi, Kanuni gibi çok sonraları 
II. Mahmud gibi hanedanın atasıydı,  herkes onun sulbünden gelecekti. 

Rakipleri amansızdılar, cenazesini alelacele gerçekten deli olan amcası 
I. Mustafa’nın Ayasofya avlusundaki vaftizhaneden bozma türbesine gömdüler. Oysa yeri karşıdaki I. Ahmed türbesinde babasının yanı olmalıydı. Böylelikle ona yapıştırdıkları “deli” lakabını tescillemek istediler. Bizim tarihimizde ve cemiyetimizde böyle acayip infazlar da vardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder