22 Şubat 2012 Çarşamba

İsmet İnönü ve Altıntaş Bozgunu-Mustafa Müftüoğlu


Siyonist-Haçlı Batının desteği ile büyük bir zafer sayıklayan Yunanlıların taarruzu 10 Temmuz 1921 günü başlayıp 25 Temmuz’a kadar aralıksız on beş gün devam etti. 16 Temmuz günkü Yunan taarruzunda sol kanadımız bozulup ordumuz büyük bir tehlikeye maruz kaldı. Bu arada orduda pek sevilen Kurmay Yarbay Nazım Bey şehid düştü ve cenazesi Ankara’ya götürülüp büyük merasimle kaldırıldı. Garb Cephesi Kumandanı İsmet (İnönü) Paşa da, bu savaşlardaki ilk geri çekilme emrini sol kanadın bozulmasını müteakip verdi!. Bu geri çekilme 17, 18, 19 Temmuz günleri de devam etti. 21 Temmuz günü Eskişehir’i geri almak gayesiyle yapılan taarruzumuz bir netice vermedi!. Ve nihayet birliklerimiz 25 Temmuz akşamına kadar Sakarya gerisine çekildi. Cephe karargâhı da, 24 Temmuz’da Polatlı’ya nakledildi!.
Milli Mücadele’yi pek nazik bir noktaya getiren Altıntaş Bozgunu budur… 1522 şehid, 4714 yaralı verdiğimiz bu bozgundan sonra şımaran ve “Türk birliklerinin geriye kalanlarının da tamamen dağılması çok sürmeyecektir” diye beyanat veren Yunan askeri erkânı, Altıntaş Bozgunu’ndan hemen sonra Sakarya’da korkunç bir mağlubiyete uğrayacak ve biz Büyük Zafer’e doğru esaslı bir adım atacağız.
Ancak, Sakarya Meydan Muharebesinde, İsmet (İnönü) Paşa “fiilen yoktur”!. Yanlış sevk-ü idaresiyle Altıntaş (Eskişehir) Bozgunu’na sebep olan İsmet Paşa, Sakarya Savaşı’nda da, bir tahta sandalye üstünde uyuya kalmıştır…
Ali Fuad Cebesoy Paşa ise, Altıntaş Bozgunu’ndan sonra Mustafa Kemal Paşaya sorar:
“Eğer düşman Kütahya ve Eskişehir civarında yenilmiş olsaydı, netice ne olurdu?..”
Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı oldukça anlamlı ve sitemkârdır:
“Bu takdirde, lehimize bir barış anlaşmasını Batılılara kabul ettirmek belki daha evvel mümkün olabilirdi.
Nitekim, Sakarya zaferinden sonra Batılıların ileriye sürdükleri şartlar, meşru ve haklı davamızı te’min edecek mahiyette olmamakla beraber, birkaç defa bize mütareke ve musalaha teklifinde bulunmuşlardır..”
Fevzi (Çakmak) Paşa’nın söyledikleri ise acıdır!. Ankara’daki Ziraat mektebinde bulunan dairesinde, başını iki elinin arasına almış, karamsar vaziyette düşünen Fevzi Paşa’ya sorulur:
“Paşa, ne haber?.”
Fevzi Paşa “üstü haritalarla dolu masasından başını kaldırarak” cevap verir:
“İsmet, eline verdiğim gül gibi kuvvetleri mahv ve perişan etti!.”
Halide Edib Adıvar da, o müthiş bozgundan bahisle der ki:
“Eskişehir’den döndükten sonra karargâhta bir saat kadar çalıştım. Sonra eve gitmek için Dr. Adnan (Adıvar)’ı ararken, sesini duyduğum bir odaya girdiğim vakit, Mustafa Kemal Paşa ile konuştuğunu gördüm. İkisi de, odanın ortasında ayakta duruyordu, Paşa’nın yüzü sap sarı idi. İç ayaklanmaların en kötü günlerindeki kadar endişe içinde idi.
İçeri girdim, el sıkıştıktan sonra, bu durumdan ne kadar müteessir olduğumu söyledim. Bana, bir fincan kahve içip, Eskişehir’de dövüşen İsmet Paşadan gelecek haberleri beklememi söyledi. Oturdum. Nihayet neticeyi öğrendik.
Mustafa Kemal Paşa, yaverinin durmadan getirdiği haberlerin hepsine sinirlenip sövüyordu. Nihayet sabah oldu. Mustafa Kemal Paşa:
“İsmet, Eskişehir savaşını kaybetti” diyerek üzüntülerini belirtiyordu.
Altıntaş Bozgunu, sayfalarımızın müsaadesi nispetinde aydınlatmaya çalıştığımız gibi Milli Mücadele’nin karanlık bir safhasıdır ve görüldüğü üzere tamamen İsmet (İnönü) Paşanın aleyhinedir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder