19 Mayıs’ta Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı söylenen gemi nerede? Söküp satmışlar. Kim, niçin yaptı derseniz; belgeleri yok ortada. Peki gemiyi söktünüz, geminin seyir defteri nerede?
O da yok.
O da yok.
Geminin Samsun’dan önce Sinop’a uğradığı söyleniyor. Niye uğradı, kim indi, kim bindi gemiden? Sahi bu seyahat niçin bu kadar uzun sürdü? Yola çıkmak için niçin bu kadar beklendi, o da ayrı bir soru.
Yani Mustafa Kemal, pusulası olmayan küçük bir taka ile, Karadeniz’in dalgalı sularına, Vahdeddin’den ve İngilizlerden gizli bir şekilde çıkmadı! Mustafa Kemal gençlere bir bayram filan da armağan etmedi. Zaten İdman Bayramı vardı, Osmanlı’dan gelen, o da kutlanıyordu, onu 19 Mayıs’la birleştirip yıllar sonra siyaset mühendisleri tarafından bugün bayram ilan edildi. Tıpkı 23 Nisan’ın Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan edilmesi gibi.
Yani Mustafa Kemal, pusulası olmayan küçük bir taka ile, Karadeniz’in dalgalı sularına, Vahdeddin’den ve İngilizlerden gizli bir şekilde çıkmadı! Mustafa Kemal gençlere bir bayram filan da armağan etmedi. Zaten İdman Bayramı vardı, Osmanlı’dan gelen, o da kutlanıyordu, onu 19 Mayıs’la birleştirip yıllar sonra siyaset mühendisleri tarafından bugün bayram ilan edildi. Tıpkı 23 Nisan’ın Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan edilmesi gibi.
İstanbul Limanı da Samsun Limanı da İngilizlerin denetimindeydi. Kalkarken İngiliz yetkililer gemiye çıkıp gidenlerin evraklarını incelemişti.
Yani kaçma filan yok. Gizlice de değil. İngilizler kimin nereye niçin gittiğini biliyor. Giderken de biliyorlar, varırken de. İsimler, gemideki araçlar belli. Bir otomobil, bir de tanker var. Güzergah da belli.
Erzurum – Sıvas kongre bildirilerini biliyoruz, peki kongre zabıtlarını bilen-gören var mı? Kim ne dedi? Eleştiriler, talepler.
Bu kongreler nasıl toplandı. Ülkenin başka yerlerinde kongreler toplanmamış mı idi?
Sıvas ve Erzurum’da kongre toplandı tamam da, mesela herkes Hatay Cumhuriyeti’ni bilir de, “Kars İslâm Cumhuriyeti”ni, “Batı Trakya Türk Cumhuriyeti”ni duydunuz mu!
Türkiye Cumhuriyeti bu oluşumların katılımı ile ortaya çıkan bir cumhuriyetti.
Kars İslâm Cumhuriyeti’nin anayasası, yasalar, meclisi, hükümeti her şeyi vardı. Bayrağı ise bugünkü Genç Parti’nin kullandığı bayraktı.
Okula yakın bir evde oturuyorum da, Nisan ayı ile başladılar, her gün şarkılı türkülü, oyunlar. Eğitim filan yok, “Bayrama hazırlık” yapıyorlar. Yürüyüş talimleri.
Biz 500 metreden rahatsız oluyoruz o hoparlörden yayılan ve saatler süren müzikten, kesin kimse ders yapmıyordur, yapsa da anlaması mümkün değil zaten.
Siz çocuklarınızın 8 ay öğrenim gördüğünü sanıyorsanız, yanlıyorsunuz, 5 ay eğitim, 3 ay bayrama hazırlık.
Nisan, Mayıs ve Ekim bayram ayı. Aynı bildik şeyler tekrar tekrar anlatılıyor. Resmi tarih yalanı tekrarlanır, resmi ideoloji pompalanır. Meydanlardaki Çağdaş yaşamcılar, bu yalanlara inananlardan oluşuyor.
Bayram yapmaktan çocuklar okumaya fırsat bulamıyor. Öyle CHP’nin “Cumhuriyetin Şeref Kitabı”ndaki şiirdeki gibi; “Ey gökteki melekler, sizde göklerden inin / Yılda bir borcumuzdur Cumhuriyete tapmak” (15. yıl sayfa 53) “. Evet facianın tüyler ürperten tarafı budur. Padişah denilen hain, kendi tahtını ve kıymetsiz hayatını korumak için yurdunu, milletini düşmana feda etmek istiyordu. Atatürk padişah adını taşıyan vatan hainini kovdu” sonunda değil mi?
Vaad edilen neydi: “Ulu şefimizin gösterdiği yoldan yürüyelim. Onun yolu bizi yalancı ahiret cennetine değil, hayata kavuşturacaktır.” “Ufukta sonsuzluğu çizen kudretli bir el / Göklere yükseliyor ilah gibi bir heykel / Bu varlığın önünde bir dakika dize gel / Bu taş daha kutsidir o kabenin taşından.”
“Ey büyük ata! Ey tanrının oğlu!” diye başlayan daha bir sürü zırvanın yer aldığı bu metnin aslını görmek isterseniz, CHP’nin Cumhuriyetin 15. Yılı için bastırdığı, “Türk Gençliğinin duygu ve düşüncesi”ni ifade eden İstanbul’da Cumhuriyet Matbaasında basılan “Şeref Kitabı”na bir göz atmanız yeter.
Batı müzigi formundaki şarkılar eşliğinde Batı tarzı dans gösterileri ile 19 Mayıs’ın ne ilgisi var, onu da size bırakıyorum.
Sahi şu Sıvas ve Erzurum kongre zabıtlarını yayınlayacak kimse yok mu? Kim ne demiş, o kararlar nasıl alınmış bir öğrensek. Kongreye katılanlar nasıl seçilmiş?
O döneme ilişkin Çankaya, TBMM, Başbakanlıktaki gizli arşivler ne zaman açıklanacak? Kim niçin gizler bunları? İstiklal Mahkemesi zabıtları ne zaman açıklanacak, bari onu söyleyin. Açıklanmıyorsa niçin? Kim mani oluyor ya da kim neden korkuyor.
Gerçek ortaya çıksın ve istismar son bulsun.
Sahi Bandırma vapuru gerçeğini kim analatacak bize? Yoksa gemi 19 Mayıs’tan önce mi vardı Samsun’a! Bari İngilizler açıklasalar kendi arşivlerindeki bilgileri.
Söylenti en tehlikeli gerçekten daha tahripkârdır.
Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Tarihten ders alınır. Tarih toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimidir.
Allah hiçbir milleti, kendi tarihinin gerçekleri için başka milletlerin insafına, himmetine muhtaç bırakmasın.
(Amin.)
Selâm ve dua ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder