10 Şubat 2013 Pazar

Mısır Kavalalı'nın siyasetini terk etmeseydi şimdi İslâm dünyasının lideriydi-Erhan Afyoncu


Mısır 19. yüzyılın başlarında Kavalalı Mehmed Ali Paşa ile İslam dünyasının lideri olma şansını yakalamış ama sonunu getirememişti.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Napolyon'un Mısır'ı işgali sırasında Mısır'a geldi. Kısa sürede Mısır'ın tek hakimi oldu. Osmanlı yönetiminin 1805'te Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı Mısır valisi olarak tanımasıyla Mısır tarihinde yeni bir sayfa açılıyordu. Kavalalı görünüşte valiydi ama Mısır'ı bir hükümdar gibi yönetiyordu. Sudan'ı da hâkimiyeti altına almıştı.

Son Firavun
1821'de başlayan Yunan isyanının bir türlü dizginlenememesi üzerine İkinci Mahmud, Kavalalı'dan yardım birlikleri istedi. Kavalalı, oğlu İbrahim Paşa'ya Mora valiliği verilmesi şartıyla bu isteği kabul etti. Mora'da bir süre savaşan İbrahim Paşa'nın Avrupalı emperyalist güçlerin müdahalesi üzerine, kimseye danışmadan Mısır kuvvetlerini Mora'dan çekmesi İstanbul'da ciddi rahatsızlığa yol açtı.
Mehmed Ali Paşa ise Mora'nın kaybedilmesi üzerine Suriye valiliğinin kendisine verilmesini istedi. Verilmeyince Kasım 1831'de İbrahim Paşa kara ve denizden Suriye'ye girdi. Kavalalı Mehmed Paşa bu harekâtı, sadece hakkı olan bir bölgeyi ele geçirmeyi hedefleyen bir sefer olarak ilân etti ve padişaha bağlı olduğunu vurguladı. Ancak Mısır valisinin asıl gayesi ise bağımsızlıktı.
İbrahim Paşa 1831-1832 kışında Suriye, Lübnan ve diğer bölgeleri ele geçirdikten sonra iki savaşta Osmanlılar'ı mağlup etti. 21 Aralık 1832'de Konya yakınlarında yapılan savaşta ise Osmanlı ordusunu tekrar mağlup ve sadrazamı esir etti. Osmanlı yönetimi bunun üzerine diplomasiye başvurdu. Ancak güçlü bir Kavalalı yerine zayıf bir Osmanlı'yı tercih eden Rusya, İstanbul'a asker gönderdi.
Rus birliklerinin İstanbul'a gelmesinden rahatsız olan İngiltere ve Fransa, Osmanlı hükümeti ve Kavalalı üzerinde baskı kurarak, iki tarafı savaşa son verdirdiler. 6 Mayıs 1833'te meydana gelen Kütahya uzlaşması ile Suriye ve Adana Mehmed Ali Paşa idaresine verildi.
Savaş Haziran 1839'da yeniden başladı. 24 Haziran 1839'daki Nizip Savaşı'nda Osmanlılar ağır bir mağlubiyet daha aldı. Ancak Mısır meselesinin bu ikinci safhasında da son sözü söyleyen yine Büyük Güçler oldu. Osmanlı tarafını tutan etkin İngiliz diplomasisi sayesinde imzalanan 1841'deki Londra Antlaşması'yla Mehmed Ali Paşa, Mısır'ı ırsen idare etme hakkına karşılık, Suriye, Hicaz ve Girit'i terk etti. Avrupalılar Kavalalı'ya "Son Firavun" derler.
Kavalalı'nın reformları devam etmedi
Kavalalı, divan ve meclisler oluşturularak yönetim merkezîleştirmişti. Mısır'ın eko­nomik ve kültürel açıdan kalkınması için önemli faaliyet­lerde bulundu. Fransızlar'ın yardımıyla birçok modern okul açıp, ordusunu yeni usullere göre yetiştirdi. Ordunun silah ve mühimmat ihtiyacı için imalathaneler açtırdı. Kavalalı'nın Fran­sa'dan getirdiği uzmanlar Osmanlı İmparatorluğu'na gelenler­den daha iyi askerlerdi. Mehmed Ali Paşa, iyi ücret ödeyerek getirttiği bu uzmanlar sayesinde ordusunu Osmanlı İmpara­torluğu'ndan daha ileri bir seviyeye getirmişti.
Nil taşkınlarının ver­diği zararları önlemek amacıyla birçok sed inşa edildi. Ekilebilir araziyi arttırmak için sulama sistemini ıslah etti. Mı­sır'da tarı­mın gelişmesini sağlayıp, birçok imalathanenin açıl­masını da sağladı. Pa­muk cinsi ıslah edilmesiyle Mısır pamuk üre­timinde önde gelen ülkelerden oldu. Mısır'da ekilebilir arazi sahası iki misline çıkarmıştı.
Kavalalı zamanında kurulan 1820'de Bulak Matbaası bastığı eserlerle, önemli bir kültür merkezi oldu. 1828'de Vekâyi-i Mısır adlı resmî bir gazete Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmaya başlandı. Kavalalı, Mısır'da modern eğitimin temellerini atıp ülkenin dört bir yanında okullar açtı. 1809'dan itibaren Avrupa'ya okumaları için öğrenci gönderdi.
Kavalalı Mısır'ı 1847'e kadar yönetti. 1847'nin sonlarına doğru bunama alâmetleri baş göster­ince oğlu İbrahim önce vekâle­ten yerine geçti. 1848 Eylül'ünde ise asaleten Mısır valisi oldu. Ancak 1848 Kasım'ın­da babasından önce vefat edince Mısır'ın başına Ahmed Tosun Paşa'nın oğlu Birinci Abbas Hil­mi Paşa geldi. Birinci Abbas Hilmi, dedesi Kavalalı döneminde takip edilen Batılılaşma politi­kasını terk etti. Avrupalı uz­manların işine son verdi. Böylece Kavalalı'nın başlattığı modernleşme hamlesi yarım kaldı.
Kavalalı'nın kurduğu hanedan 1945'e kadar Mısır'ı yönetti. Kavalalı'nın reformları İslam dünyası için bir umut olabilirdi. Ancak devamı gelmedi ve Mısır İslam dünyasının temsilcisi olamadı. Görünen şu ki Türkiye'den başka alternatif de yok.
Batı medeniyetini farklı milletler taşıdı
Batı Medeniyeti farklı milletlerin sırtında bugüne kadar geldi. 15. yüzyılda Portekiz, 16. yüzyılda İspanya, 17. yüzyılda Hollanda, 18. yüzyılda Fransa, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk yarısında İngiltere, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de ABD Batı Medeniyeti'nin motor gücü oldu. İslam Medeniyeti ise Araplar ile tarih sahnesine çıktı. Araplar'ın yorulduğu zaman ise Türkler bayrağı devralıp yaklaşık 900 yıl İslam Medeniyeti'nin temsilcisi oldular. Ancak sonunda Türkler de yoruldu ve Osmanlı İmparatorluğu çökmeye başladı. Türk milleti alternatif çıkmaması yüzünden en zor günlerinde bile İslam Medeniyeti'nin temsilcisi oldu. 19. yüzyılın başlarında Mısır, Kavalalı'nın reformlarıyla liderlik yönünde bir adım attıysa da Kavalalı'nın ölümünden sonra kendisi gibi kuvvetli bir lider çıkmaması yüzünden bu şansını kaçırmıştı.

Hiç yorum yok: